DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
13°C

Özgür Basın ve İfade Özgürlüğü..

31 Mart 2022 11:40
3.381
A+
A-

Basın özgürlüğü ülkemizde sıkça konuşulan konuların başında gelir.

Her siyasetçinin konuşmasında sıkça bahsettiği bu konunun yanına bir de ifade özgürlüğü cümlesi eklenir. Sadece siyasetçiler değil hemen hemen herkes basının Özgür olması gerektiğini ve yazarların düşüncelerini özgürce ifade etmesi gerektiğini söyler.

Ancak işin Aslı pek de öyle değildir. Bunları söyleyen kişi ve siyasetçiler aslında basının kendisi tarafında yer almasını isterler.

Bu duruma sebep günümüzde medya kuruluşlarının bence kendileridir. Şapkalarını önlerine alıp düşünme vakti gelmiştir.

Ulusal medyaya baktığımızda her siyasi partinin desteklediği bir medya kuruluşu vardır. Bu medya kuruluşları kendilerini destekleyen siyasi partilerin güdümünde haberler yaparlar. Kendilerine sorsanız hepsi bağımsız medya kuruluşudur.

İktidar partisinin aleyhinde haber yapılınca muhalefet bağırır “medya bağımsızdır, baskı altına alınamaz” diye.

Muhalefet partilerinin aleyhinde haber yapılınca da iktidar partisi bağırır aynı şekilde..

Medyanın geldiği bu acınası durumun başlıca sebebi ekonomik kaygıdır. Yani medya kuruluşları ekonomik kaygılardan dolayı maalesef bağımsız olamamaktadır. Kuruluşun finans kaynağı kim veya kimlerse onların sazı çalınır.

Ülkemizde ulusal medyada köşe yazarlığı yapan bir sürü tanınmış yazar vardır. Bunların başında Yılmaz Özdil, Aydın Ayaydın, Emin Çölaşan, Rahmi Turan gibi büyük yığınların takip ettiği yazarlar gelir. Kendileri gazetecilik ve yazarlık konusunda üstat kabul edilen kişilerdir. Tabi isimlerini buradan yazamadığım onlarcası daha var.

Ömrünü medyaya, gazeteciliğe adamış gerçek basın emekçilerini tenzih ederek içlerinden bir kısmını haddim olmayarak analiz ermek istedim. Bundaki amacım basındaki sorunun kaynağını araştırmaktan başka bir şey değil elbet.

Yılmaz Özdil geçtiğimiz yılın sonlarında Bitez mahallesi, AKTUR sitesindeki kaçak eviyle ilgili gündem olmuştu hatırlarsanız.

İktidar yanlısı medya, denize sıfır yalı vasfındaki kaçak evinin yıkılması için haberler yaparken, Bodrum Belediyesi’nde iktidar olan muhalefet medyası da yıkılmaması için türlü türlü desteklerde bulundular.

Sonuç tabi ki göstermelik bir, iki pergole yıkımıyla belediye tarafından geçiştirildi. Vatandaşın mühürlenen ve yıkılacak yapılarını sosyal medyasından paylaşan belediye Başkanı, Yılmaz Özdil’in kaçak yalısıyla ilgili tek bir paylaşım yapmadı.

Eski CHP milletvekili Aydın Ayaydın’ın da Bodrum’da evleri var. Bunların bir tanesi Bodrum’un en pahalı projesi olarak kabul edilen Mandarin Oriental’de, diğeri ise Kumbahçe Mahallesi hakim ve savcıların lojmanlarına komşu parselde yer almakta. Aydın beyin yazılarımıza da konu olan Kumbahçe Mahallesindeki evi tamamen kaçak. İlla ki kendisi imar barışından faydalanıp yasallaştırmıştır.

Ancak hakim ve savcıların gözü önünde, polis lojmanlarına komşu bir vatandaşın kaçak inşaat yaptığını düşünebiliyor musunuz? Bu arada üzerinde polis armasının olduğu bir bekçi kulübesi de evinin önünde bulunuyor her ne hikmetse. Kendisi aynı zamanda bir holdingin de yönetim kurulunda.

Bundan yaklaşık 3-4 ay önce oda tv’de “hepsiburada ve trendyol kavgası” adı altında haber yapılmıştı ve sorulmuştu medya bunun neresinde diye. Konunun özeti şöyle idi;

T24 yazarı Aydın Ayaydın sürekli Trendyol firmasıyla ilgili olumsuz, karalayacı yazılar yazıyordu. Trendyol firması Aydın Ayaydın hakkında “haksız rekabet ve karalama” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu ve olay patladı.

Meğer bizim eski milletvekili, Trendyol firmasının en büyük rakibi olan Hepsiburada’nın sahibi Hanzade Doğan’ın babasının şirketinde yönetim kurulu üyesi olmuş.

Yılmaz Erdoğan’ın filmi vizontele de bir replik vardı, Cem Yılmaz o replikte diyordu ki “meğersem künyeyi görmüş”, bir an o geldi aklıma.

Al eline kalemi silah olarak kullan daha sonrada meyvelerini topla. Böyle yazar ve gazeteciler olduğu sürece medya sektöründe bağımsızlıktan, dürüstlükten ve adaletten bahsetmek biraz hayalcilik olur.

Mesela Bodrum’un Belediye Başkanı Ahmet Aras, bir kısım medyanın sorduğu sorulara içtenlikle cevap verirken, kendisi hakkında eleştiride bulunan, işine gelmeyen sorular soran gazetecilerin ise yıllardır sorduğu hiçbir soruya cevap vermiyor.

Biz yazılarımızda kendisini eleştirdiğimizde düşünce özgürlüğü olarak değerlendirmiyor, “şu sebepten, bu sebepten dolayı eleştiriyor” diyerek çeşitli ithamlarda bulunuyor.

Küçücük Bodrum, gazeteciler ne yapsın reklam gelirleri kısıtlı, bazılarının belediye Gıda A.Ş.’den maaş aldığı bile söyleniyor. Eee, bu durumda nasıl bağımsız ve tarafsız olunabilir ki?

Hiçbirimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz, illa ki bizimde hatalarımız var, en azından Başkan Aras gibi “50 küsur yıllık hayatımda tek lekem yok” demiyoruz.

İşin sonunda mahçup olmak var, Başkan Aras belediye operasyonundan sonra yaptığı açıklamada “alnımız ak inceledim hatalı tek bir karara imza atmadık” dedi.

Soruşturma sonunda bir şey çıkmazsa dediği gibi olur. Aksi durumda ise Başkan Aras’ın yüzünün kapkara olduğu ve kendisinin bu yüzden leke göstermediği ortaya çıkacak. Merakla bizlerde bekliyoruz inşallah kendi dediği gibi çıkar da Bodrum’un uluslararası arenada dalgalanan bayrağına bir kara yıldız daha takılmaz.

Her yazımızda olduğu gibi başkanımıza bir soru daha sorarak yazımızı tamamlayalım. Vazgeçtim ona soru sormayacağım, soruyu Bodrum’da yaşayan, gönlü güzel, kalbinde Bodrum sevdası olan herkese soruyorum.

Siz bir otelde en fazla ne kadar konakladınız? Veya şöyle sorayım, bir işyerinde çalıştığınızı varsayalım, patronunuz sizin en fazla ne kadar süreli konaklamanızın ödemesini yapar?

Bu soruya verdiğiniz cevapları tahmin edebiliyorum. Peki, Bodrum Belediyesi’nin 2 müdürünün Manastır otelde ne kadar süredir konaklayıp, yiyip, içtiğini biliyor musunuz?

Ben söyleyeyim yaklaşık 1.5 senedir. Kiralık ev bulamadığını gerekçe göstererek gününü gün ediyor müdürlerimiz. Kim ev bulmak için uğraşır ki?

Peki ekonomik sıkıntı çeken, evlerini boşaltmak zorunda kalan, geç ödediğiniz veya ödeyemediğiniz maaşlar yüzünden evinin elektriği kesilen, evine ekmek götüremeyen belediye personeli ne olacak?

Alnı ak başkanımız bu iki müdürün otel masraflarını hangi bütçeden karşılıyor acaba? Eğer bu masraflar belediye veya Gıda A.Ş. üzerinden karşılanıyorsa kamu hakkı yemiş olmuyorlar mı? Yani masrafları bizler karşılamış olmuyor muyuz aslında?

Ama “ne olacak canım ulu önderimizin yolunda yürüyen müdürlerimizin her masrafını biz karşılarız” derlerse hiç şaşırmam. Nasıl olsa böyle durumlardan kurtulmak için en sağlam kara parçası belli.

Bakalım cevap verilecek mi? Verilse nasıl bir cevap verilecek merak içerisindeyim.

Biz hiçbir zaman tarafsız olduğumuzu iddia etmedik. Tarafımız belli, biz Hak’tan yanayız çünkü adaleti hiçbir zaman şaşmaz.

İlahi adaletin tecelli edeceği günler en kısa zamanda gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları