‘’Yazıklar olsun’’ başlıklı bu yazıyı yazmak için, son yaşanan deprem felaketinin üzerinden zaman geçmesini bekledim. Bunun sebebi, böylesine büyük bir felakette başta hayatını kaybeden insanlarımıza, sonra yaralı olarak kurtarılanlara ve daha sonra da depremzede olarak lügatımızda yerini alan insanlarımıza olan saygıydı.
On binlerce insanımızın hayatını kaybettiği ve yine yüz binlercesinin evsiz, barksız kaldığı bu felakette cenazelerimiz defnedildi ve büyük Türk milleti olarak el birliğiyle yaralarımız sarılmaya başlandı.
Son olarak neredeyse tüm görsel basın yayın organları ve radyoların ortak yayınıyla büyük bir yardım kampanyası başlatıldı.
Yardım kampanyasının başladığı saatlerde yola çıktığım ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar uzun bir yolculuk yaptığım esnada radyodan, neredeyse tüm kampanyayı dinleme fırsatı buldum.
İrtibat telefonunu uzun bir süre arayarak yardım kampanyasına katılmak için mücadele ettim ancak bir türlü ulaşamadım. Bugün itibariyle AFAD adına açılan hesaba şahsım, eşim ve ailelerimiz adına bağışlarımızı yaptık.
Burada yapılan bağışın miktarı hiç önemli değildi, önemli olan çorbaya atılan bir avuç tuz misali yardım kampanyasına ailece katkı koymamızdı.
Bana ve aileme bu yardımı yapmayı nasip eden alemlerin Rabbi olan ALLAH’A hamdolsun. Vesile olanlardan da ALLAH razı olsun.
Aslında bu kampanyaya katılmak hem vicdani hem de ahlaki olarak çok önemliydi. Eğer yaşanan bu büyük trajedide içinizde bir şeyler hissetmiyorsanız zaten o toplumun bir parçası değilsinizdir. Eğer ki kalbinizde bir acı hissetmemişseniz insani ve vicdani duygularınızı topyekûn kaybetmişsiniz demektir.
Nefes almaktan, yemek yemekten, su içmekten, hatta uyumaktan bile utandığımız ve duyguların birbirine girdiği bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir süreçte Türk milleti olarak örneği görülmemiş bir yardım seferberliği başlatıldı. Sadece ülkemiz insanından da değil, dünyanın bir çok ülkesinden deprem bölgesine müthiş bir yardım desteğinde bulunuldu.
Tüm bunlar olurken, halkımız yardım konusunda müthiş bir yarışa girmişken, siyasi partilerde “yardım” adı altında siyasi bir yarışa girdi.
Aslında bunu söylemek çok acı ama bu süreçte yaşananlar maalesef bu söylememi doğrular nitelikteydi.
Önce memleketim Bodrumdan, yardım tırlarının önüne yazılacak yazı konusunda siyasiler arasında bir tartışma gündeme düştü, ardından Muğla valiliği ve Bodrum kaymakamlığı olaya el koydu ve yardım tırlarının önüne Muğla valiliği yazılarak gerilim bir nebze düşürülmeye çalışıldı.
Ankara büyükşehir belediyesi, Hatay havalimanının tamiratına başladık diye tweet attı ve ortalık yine karıştı.
‘’Biz onu yapıyoruz, siz onu yapıyorsunuz’’, ‘’senin belediyen, benim belediyem’’
Sanki ortada 2 tane devlet varmış gibi ‘’s.d.k’’ yarışına girildi.
Bu arada yanlış anlaşılmasın, tüm bunlar yaşanırken göçük altında kurtarılmayı bekleyen on binlerce insan, evsiz barksız aç, susuz ortada kalmış yüzbinlerce insan ise beklemedeydi.
Son olanlar yardım kampanyasının yapıldığı günün ertesi yaşandı. Sahnede yine siyasiler vardı. Kimi siyasiler yapılan yardım gecesine destek olurken, kimileri eleştiri yağmuruna tuttu.
Yapılan yardımları ülkemizin, milletimizin birlik beraberliği için çok önemli bulan siyasilerle, yapılan yardımlarda başta merkez bankası, kamu kurum ve kuruluşlarının yardım kampanyasına katılmalarını popülist bulan siyasiler birbirine girdi.
Bu arada yine günah keçisi 3-5 müteahhit bulundu ve tutuklamalar geldi ardından.
Bir inşaatın sağlamlığı projede başlar. Statik projesini inşaat mühendisi hazırlar, yani binanın kolon, kiriş ve tabliyelerine döşenecek demir aksam ve miktarını belirler. Ama binanın sağlamlığı statik projesini çizenle bitmez. Ardından, statik projesinde hata yoksa imalat safhasında uygulanan projeyi kontrol etmekle görevli yapı denetim firması vardır. Yapı denetim firmaları örülen demirden tutun, dökülen betonun numunelerine kadar alır ve basınç testine sokup onaydan geçirir. Yani hatalı bir demir ve beton kullanıldıysa yapı denetim firması uygulanan imalatı onaylamaz ve inşaat devam edemez.
Diyelim ki buraya kadar müteahhit ve yapı denetim firması işbirliği yapıp hile yaptılar, bu seferde belediyelerde yapı kontrol müdürlüğü adı altında kurulmuş inşaat projesinin her aşamasını kontrol etmekle görevli birimler vardır.
Yani diyeceğim o ki, müteahhit günah keçisidir ve sadece sorumluluğu ona yıkmak kamu vicdanını rahatlatmaz. Asıl suçlular, yapılan usulsüzlüğe göz yumup on binlerce insanın ölümüne sebep olan kontrolörlerdir.
Şimdi, yazımızın başlığı ‘’yazıklar olsun’’ kime diye soracak olursanız,
Tabi ki de,
Millet can derdindeyken oy derdine düşüp ikiyüzlü davranan siyasetçilere,
Millet can derdindeyken ‘’seçim ertelenmesin savaş mı var’’ diyen siyasetçilere,
Bir siyasi parti lideri de çıkıp deseydi ki,
‘’Biz falanca parti, mayıs ayında yapılacak genel seçimlerde devletin partimize vereceği seçim yardımını depremzedelere bağışlıyoruz’’
İşte o an umut ışığı yanacak ve diyecektik ki ‘’helal olsun, vatanını, milletini gerçekten seven bir lider ve yol arkadaşları varmış bu ülkede’’
Ama maalesef ki hiç bir siyasi parti ve lideri bizleri yine yanıltmadı.
Şimdi bu millet hanginizin samimiyetine inanacak?
Belediyelere vatandaşların getirdiği yardımları sanki kendi ceplerinden yapıyormuş gibi gösterip şov yapanlarınıza mı?, devlet aciz kalmış da muhalif belediye devletin yapamadığını yapıyormuş gibi göstermeye çalışanlarınıza mı?, yoksa sahibi bu millet olan merkez bankası ve devlet bankalarından kendi parasını bağışlıyormuş havasına girenlerinize mi?
Size de, hiç bir şeyi sorgulamadan peşinizden gelen koyun sürülerine de,
YAZIKLAR OLSUN