TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, 39 maddeden oluşan ve 17 kanunda değişiklik yapan, “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmelerine başlandı.
BODRUM KADRAJ – Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Süleyman Girgin, kanun teklifinin geneli üzerine yaptığı konuşmada ,vatandaşın yüzünün gülmediğini, canının yandığını belirterek bu noktada getirilen kanun teklifinin vatandaşın gerçek sorunlarına derdine derman olacak bir kanun teklifi olmadığını belirtti.
Girgin, “Dün akşam, teklifin geneli üzerine görüşmeleri tamamladık. Bugün, maddeler üzerindeki görüşmeler için Komisyon’da çalışmamız sürüyor. Yoğun muhalefetimiz sonunda basına sansür getiren maddede düzenleme getirileceği açıklandı. Madde görüşmelerinde de bunun takipçisi olacağız” dedi.
Girgin Komisyon’da şunları söyledi:
HALKIN İHTİYAÇLARINA DOKUNMAYAN BİR PAKET
Tek adam rejiminin siyasi tercihleriyle şekillenen düzenin sonucunda yaşanan ağır gerçeklere bir bakalım: “Rafta yağ yok, hayvanın önünde yem yok, depoda şeker yok, traktörün deposunda mazot yok, ekmek yapacak buğday yok, vatandaşların ekmek bulamayacağı bir yoksulluğa doğru gidiyoruz.
Peki bu teklif ne yapıyor? Kamunun kaynaklarını halk yararına kullanarak ekonomik buhranın yoksulların sırtına bindirdiği yükleri hafifletmeyi mi amaçlıyor? Hayır. Basına sansür arttırıyor. Vergi suçlarında etkin pişmanlık uygulaması getirerek, yeni hukuksuzluklara kapı aralıyor. Üniversitenin siyasi iktidarın çizdiği rotada şekillendirilmesini derinleştiriyor. Muhtarların ödenekleri artıyor iyi güzel ama muhtarlarımızın taleplerinin küçük bir kısmı ücret, diğer talepleriyle ilgili bir düzenleme var mı? Yok… Asgari ücretle ilgili bir düzenleme yok…Çiftçi borçları ilgili bir düzenleme yok…Esnaf kan ağlıyor, onlar için bir düzenleme yok… Emekliler ile ilgili bir düzenleme yok…Kısacası halkın ihtiyaçlarına dokunmayan bir teklifle karşı karşıyayız.
BÜTÇE HAKKININ TEK ADAM REJİMİ TARAFINDAN GASP EDİLMESİNİN BEDELİNİ HALKIMIZ ÖDÜYOR
Ağır bir ekonomik buhrandan geçiyoruz. Bütün Meclisimize olduğu gibi bütçe komisyonuna da çok iş düşüyor. Halk için bütçe perspektifi ile demokratik bir anlayışı işletsek, ortak bir iradeyle yoksulluğa karşı, ekonomik krize karşı adımlar atabiliriz. Ancak, komisyonlarda sadece iktidarın uygun gördüğü teklifleri konuşuyoruz. İktidarı boyunca muhalefetin bir teklifini komisyonlarda görüştürtmeyen bir yerde bütçe hakkından, demokrasiden bahsedebilir miyiz? Bütçe hakkı sadece yılın başında o yılın bütçesini yapmakla sınırlı değildir. Bütçeye dair alınacak bütün kararların demokratik mekanizmalarla Meclisimiz eliyle işletilmesidir. Bütçe hakkının tek adam rejimi tarafından gasp edilmesinin bedelini halkımız ödüyor.
“KURU HAZİNE KORUYACAK DA HAZİNEYİ KİM KORUYACAK?”
“Bu günlere bir günde gelmedik. Daha 2022 yılı bütçe görüşmeleri sonlanmadan “faiz sebep enflasyon sonuçtur” teziyle ülke ekonomisi alt üst edilmiş, kur ikiye katlanmış, enflasyon fırlamış, hayat pahalılığı ve geçim derdi ülkenin gündemi haline gelmiş milyonlarca vatandaş yoksulluk ve yokluğa mahkum edilmiştir. Yaptığımız bütçenin mevcut kur ve enflasyon rakamları karşısında bir hükmü kalmamıştır.
Bir ekonomist; enflasyon diş macunu gibidir bir kere çıkarsa eskiye döndürmek çok zordur diyor. Şu anda manipüle edilmiş TÜİK sonuçlarına göre bile enflasyon yüzde 54’lere çıkmış durumda.
Madem faiz sebepti, iktidar faizi düşürdü, enflasyon neden düşmedi de sürekli yükseliyor?
Ya yükselen kurun önüne geçmek için uygulamaya konulan kur korumalı mevduat uygulaması?
Öyle bir noktaya geldik ki, Hazine Eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez, “Kuru Hazine koruyacak da Hazineyi kim koruyacak?” diye yazıyor. Neden? Çünkü, sistemin Hazineye yıllık yükü 445 milyar lirayı bulacak. Bu kadar büyük bir parayı, halk yararına kullansak, ne kadar derde derman olurduk, bir düşünün…
ASGARİ ÜCRET HER AY ENFLASYON ORANINDA ARTTIRILMALIDIR
Bu enflasyon ortamında, bütün işçilerimiz hayat pahalılığı karşısında eziliyor. Başta asgari ücret olmak üzere, tüm maaş ve aylıkların, artık her ay, gerçekleşen enflasyon nispetinde artırılması gerekiyor.
Çünkü emekçinin, emeklinin daha alın teri kurumadan, eline geçen para buharlaşıp gidiyor. Bilhassa gıda enflasyonu gibi, ulaştırma gibi, sağlık gibi zorunlu ihtiyaçların fiyatı bu denli yüksek seviyelere çıkmışken, ücret, maaş ve aylık artışlarını daha fazla geciktirmek doğru değildir.